BİR
ÖĞRENCİ ENTERNASYONALİ MEVCUT MUDUR?-
Çeviren: Prof. Dr. Bülent Nuri ESEN
Beğenilmeyen Üniversite
Dünya
yüzündeki öğrencilerin içersinde bulunduğu huzursuzluğun
başlıca sebeplerinden biri, üniversitelerin modern
toplumun isterlerine ayak uyduramamış olmasıdır. Fransa
ve Almanya'da öğrenciler, hâlâ feodal bir üniversitede
eğitim, yapmaktadırlar. Bu üniversite, kişisel
araştırmaları içersine çekilmiş «Çin Hükümdarları» ile
doludur, çağı dışında yaşamaktadır, bağımsızlığı ve
ayrıcalıkları üzerinde çok kıskançtır. Ancak, bu yeni
bir durum değildir.
Daha
XVIII. yüzyılda Sorbonne, zamana uymayan, etkisiz biı
müessese olarak nitelendirilmekteydi. Aynı devirde Alman
Üniversiteleri, modası geçmiş konservatuvarlar olarak
görülmekteydi.
Ancak
şunu da belirtmek gerekir ki, bu işte ihtiyar Avrupa
yalnız değildir. Amerikan Üniversitelerinin de, öğrenci
hareketleri denemesi yapmakta, başta gelenler arasında
yer aldığı görülmektedir. Dekan Zamansky veya Profesör
Schwartz değil, ve fakat California Üniversitesi eski
Başkanı Clark Kerr, Berkeley'de şahit olduğu kaynaşmadan
bahsederken : «Ayaklanmayı doğuran sebepler,
profesörlerin öğretime karşı az ilgi duymaları,
yönetmeliklerin sonsuz şekilde çoğalması ve işlerin
sahipsizliğidir.» diye yazıyor.
Örgütler birbirinden çok kesin sınırlarla ayrılmıştır,
programların bugünkü dünya ile ancak uzaktan ilgileri
vardır. Geçen ay dağıtılan ve «öğrenimlerini
bitirdikleri zaman iş bularmyan gençlerin sorununa
süratli bir çözüm yolu bulunmasını» isteyen bir el
ilânı, fakültelerin bu intibaksızlığını ortaya koyan
güzel bir örnek olarak gösterilebilir. Bu ilânın
Sorbonne dolaylarında değil fakat Belgrat sokaklarında
dağıtılması çok ilginçtir.
Gerçekte, neden ve kimden şikâyetçi olduklarını bilmeyen
öfkeli öğrencilerin ilk ele aldıkları konu
üniversitedir. Şayet öğrenciler, kendilerine kabul
ettirilmek istenilen zaruri değişikliklerde ve
gelişmelerde etkili olabildiklerine inanabilselerdi,
fakülte ve okulların intibaksızlığı şüphesiz daha az
vahim bir hal alacaktı. Clark Kerr, şöyle yazıyor:
«Öğrenciler, yazılma, öğrencilik, sınavlar, diplomalar
hakkında birtakım anlamsız kuralların boyunduruğu
altındadırlar. Kendi kendisini yönetmelikler yığını ile
kösteklememeye dikkat eden öğretim üyeleri topluluğunun,
öğrenciler için böyle bir kurallar sıkışıklığını
hazırlamış olması çok ilgi çekicidir. Öğrencilerin de bu
ki siler gibi muamele görmeye ihtiyaçları vardır.»
Fransa'da kararlar, bir bakıma daha uzak ve yüksek
makamlardan, yani Millî Eğitim Bakanlığı'ndan veya
Maliye Bakanlığı'ndan çıktığı için işler daha da
çatallaşmaktadır.
Çin'deki kültür ihtilâlinde ortaya atılan toprak reformu
üzerindeki büyük tartışmanın hareket noktası bile,
üniversitenin eleştirilmesidir. O zaman, mevcut sınavlar
sistemini kaldırmak, eskimiş programlan alt üst etmek,
«hükümdar» profesörleri işten çıkarmak, işçi ve köylü
çocuklarına fakülteleri açık tutmak bahis konusu
olmuştur.
Kabul ettirilmek istenilen reformların reddi
Birçok
ülkede, âni patlamaların, yeni reformların uygulanış
şeklinden ortaya çıkmış olmasında şaşılacak birşey
bulmamak geıekir. Örneğin Fransa'da, uzun zamandır
oluşmakta bulunan hutursuzluk, hazırlanan tasanda
hükümetin tutumunun tek taraflı olduğunun belirli hale
gelmesi ile, daha da fazlalaşmıştır.
Stockholm'da öğrenciler 27 Mayısta, kendilerini, yine
kendi deyimleri ile, «hür vatandaşlar» değil de
«aptallaşmış uzmanlar» haline getirecek olan
üniversiteler reformu tasarısından haberdaı olunca
sokağa dökülmüşlerdir.
Mart
ayında Tokyo'da öğrenci gösterileri, hekimlik stajı
sisteminde üniversite makamlarınca tek taraflı olarak
alınmış bir değişiklik kararı yüzünden başlamıştır.
«Üniversite rejimimiz zamana uymamakta, bir çeşit
tanrısal hakka, profesörün tanrısal hakkına
dayanmaktadır.» 15 Haziran 1918 de, Arjantin'de,
Cordoba'da ayaklanan öğrenciler tarafından dağıtılmış
olan bir beyannamenin daha ilk satırlarında yer alan bu
suçlamayı, bugün herkes yapabilir. O öğrenciler,
üniversitelerdeki bu «köhne ve barbar otorite
anlayışının» kökünden sökülmesi gerektiğini ve
«egemenliğin, kendi kendini yönetme hakkının, esasında
öğrencilerde bulunduğunu» sözlerine ilâve etmişlerdi.
Elli yıl sonra, Güney Amerika Fakültelerinde, bu
prensiplerden çok fazla birşey kalmamış olduğu
görülmektedir. Fakat, aynı temalar bugün bütün dünyada
yine öğrencilerce ele alınımş bulunmaktadır.
Yugoslavya'da, öğrencilerin temel isteklerinden biri,
«gerçekten kendi kendini yönetme ilişkileri yaratılması
»dır. Paris'te, tıbbiyenin «Beyaz Kitap »inin veya Hukuk
Fakültesi'nde Grev Komitesi tarafından öngörülen
reformun parolaları, katılma ve özerkliktir.
Bir
sonuçtan ötekine...
Çoğu
zaman patlama, geriye doğru bakıldığında birtakım
birikmelerin bir neticesi olarak görülmektedir.
Geçen
ay, Belgrat'ta, bin kadar öğrenci, bir modern müzik
konserindeki 400 kişilik yer için kavga etmişlerdir.
Polis araya girmek zorunda kalmıştır. Ancak öğrenciler
ertesi sabah fakülteleri işgal ederek, üniveritede
baştan aşağı reform istemişler ve bizzat rejimi
suçlamışlardır.
Varşova'da kaynaşmanın hareket noktası, Mickievvicz'in
bir piyesinin, çarlık devrinde Polonya'nın ızdıraplannı
anlatan İtiraf iar'm, yasak edilmesi olmuştur.
Norvvich üniversitesi öğrencileri, hükümet tarafından
burslar azaltılmış iken, Kraliçe Elisabeth'in ziyareti
dolayısı ile yapılan «çılgınca masraflar»ı protesto
etmek amacı ile grev yapmışlardır.
Daha
klâsik istek şekillerine alışkın olan resmî makamlar,
tutumlarını, geleneksel kurallar dışına çıkan bu
ayaklanmaya uyduramamışlar ve, beceriksizlikleri pek çok
hallerde, ayaklanmaların genişlemesine sebebolmuştur.
Fransa'da bunu gördük. Aynı şekilde, Mart ayında
hükümetin, asayiş kuvvetlerinin üniversite binalarına
girmelerine izin veren kararı, Madrit'te de, polisle
çarpışan öğrencilerin öfkesini kamçılamıştır.
Yine o
sıralarda, Rio De Janeiro'da yediyüz öğrencinin sükûnet
içersinde toplantı yaptıkları bir sırada, öğrenci
derneği merkezine zabıta kuvvetlerinin yaptığı baskın, o
gün üç olü ile kapanan bir kaynaşmanın başlangıç noktası
olmuş ve o günden bu yana, ölü ve yaralı sayısı gitgide
artmakla beraber, öğrenci hareketleri hızını
kaybetmemiştir.
Tekmil ülkeler öğrencileri...
Diğer
taraftan, sınırlar ötesindeki öğrencilerin dayanışması
da, gözden uzak tutulmamalıdır. Dakar öğrencileri, burs
miktarının azaltılması sebebiyle isyan etmişlerdir.
Fakat, isyanın asıl nedeni, Fransa'daki arkadaşlarını
taklit etmek için duydukları hevestir.
Aynı
dayanışma, İngiliz öğrencilerinin kendilerine baş olarak
bir Pakistanlı'yi kabul edebilmelerine ve Fransız
arkadaşlarının, Daniel Cohn-Bendit'in vatandaşlığı ile
hiç ilgilenmemelerine yolaçmıştır.
Topluma saldırmak
Lâkin
Üniversite, bir parçasını teşkil etmekte olduğu toplumun
yankısından başka birşey değildir. Üniversitenin her
başkaldırısı, neticede hiç olmazsa en önde giden
öğrenciler için, siyasî ve ekonomik çevrenin
suçlandırılmasına varacak bir yola girer.
Clark
Kerr şöyle yazıyor : «Üniversiteyi Lâtin Amerika veya
Japonya örneğine göre, topluma saldırmak için pervasızca
çıkışlar yapabilecekleri bir kale haline getirmeye
bakıyorlar.» Berkeley'de Mario Savio'nun, Colombia'da
Marc Rudd'ın, Berlin'de Rudi Dutschke'nin ve Paris'te
Cohn-Bendit'in açık amaçları buydu.
Siyasal
mahiyeti bakımından öğrenci hareketlerinin ve
itirazların menşei belirli bir nokta üzerinde
toplanabilir. Vietnam savaŞJ beyledir. Japonya'da,
Tokyo'da, bir Amerikan askerî hastahanejinin açılmasına
karşı gösteride bulunan Zengaguren aşırı sol gurupları
faal mensupları, 1966 Şuibat'mda Berlin'de Viet-Nam
savaşına karşı gösteriler yapmakta olan Alman
öğrencileri ile aynı düzeyde hareket etmekteydiler.
1968
Mayıs'mda, Fransa.daki liseler icra komitelerine
gelince, bunlar bir yıl önce kurulmuş olan Viet-Nam
temel komitelerinden türemişlerdir. Hemen heryerde,
Büyük Britanya'da, Stockholm ve ya Viyana'da yahut
Amerika Birleşik Devletlerinde öğrenciler bu savaşı,
kendilerini bir kurbanı saydıkları kapitalizmin
doğurduğu yeni bir emperyalizm, şekli gibi
görmektedirler.
Mahallî
hükümetlere dayanan üstün Amerikan kudreti, Lâtin
Amerika'da derin bir şekilde hissedilmektedir. Peru'da,
Arjantin'de, Venezuela'da, Şili'de, Bolivya'da, bu yıl
gösteride bulunan öğrenciler, teknokratik topluma
yüklenmiyorlar, fakat «yankee» uygarlığını tartışmak
çabasında bulunuyorlardı.
Doğu'da, düşmanları mutlaka Amerika Birleşik Devletleri
değil, daha ziyade kendilerini yirmi yıl önce kurtarmış
olan Ruslardır. Öğrenciler artık üniversitede idarenin
ve profesörün tahakkümünü veya babalığını kabul
etmiyorlar. Amerikalıların veya Sovyetler'in siyasî ya
da askerî nüfuzuna karşı aynı duygularla baş
kaldırıyorlar.
Tekmil burjuvazyalara karşı
Tıklım
tıklım kalabalık bir dershanede ancak seçilebilen bi'
öğrenci, arkadaşlarının alkışları arasında,
Robsspierre'in, Burjuvazya hakkındaki monolcgonu oikuyor.
Bu olay Nanterre'de değil, Belgrad Felsefe Fakültesi'nde
cereyan ediyor. Duvarlarda: «Kızıl Burjuvazyadan
İllallah», «işçi Öğrenciler, birlesiniz» cümleleri
okunuyor.
Burjuvazyanın çocukları Nanterre'de, bölgenin evrenini
keşfettiler. Colombia'da, Amerika Birleşik Devletlerine
fakir bir göçmen olarak gelen, zengin bir inşaat
müteahhidinin oğlu olan Rudd, Harlem sefil mahallesinin
ne demek olduğunu görebilmişti.
Varşova'da, fakülteler duvarlarındaki bezden afişler :
«Üniversite, işçilerin ve köylülerin çocuklarına da
açık' olmalıdır.» sözünü ilân etmiştir. Bolivya'lı
öğrenciler, geçen yıl kalay madenleri işçilerinin
ayaklanmasını kutladıkları sırada coplanmışlardır.
Öğrenci
hareketlerinin, üniversite yurtları dışında kendisini
anlatmak hususunda çok zorluk çektiğini söylemek
gerekir. Fransa'da «Mayıs ihtilâli», bir an Quartier
Lâtin sınırları dışına çıkabilmiş, fakat Polonya'da işçi
meclisleri, öğrencileri hizaya getirmek için müdahalede
bulunmuşlardır. Almanya'da S. D. S nin faal öncüleri,
işçiler tarafından çok kötü karşılanmışlardı. Columbia
âsileri, siyah iktidar iddiasında olan ve üniversitenin
bazı binalarını işgal etmiş bulunan zenci öğrencilerle
dâva beraberliği kurmaya muvaffak olamamışlar ve Çin'de
Kızıl muhafızlar, fabrikalarda bir kısım işçi sınıfının,
sendikalara karşı ayaklanmasından sonra, kendilerine
müttefik bulabilmişlerdir. Amerika'daki zenciler gibi,
işçiler de, öğrenci ayaklanmasında, imtiyaz sahiplerinin
bir özentisini görmek eğilimindedirler.
Batıda
öğrenciler, tüketim toplumunu istemiyorlar. Doğuda uzun
zamandanberi, genel fayda adına yoksulluğu sürdüren
üretim toplumuna son vermek istiyorlar. Aradaki çelişme
belki de sadece görünüştedir.
Her iki
toplum da nazarlarında ezicidir. Gerek batıda gerek
doğuda öğrenciler, teknik mekanizmaya ve ifrata varan
uzmanlaşmaya karşı, isyan ediyorlar. Yaşlarının,
kendilerini maddî zorlamalar önünde mücadeleden
vazgeçmeye mecbur etmesinden önce, XIX. yüzyıldaki Büyük
Ataları gibi Sosyalizm ile hürriyeti bağdaştırmak
çabasındalar.
Kanılarmca, ister kapitalist, ister sosyalist olsun,
modern sanayi toplumu «insanca ölçü» den yoksundur,
kendilerinin temel sorunlarına cevap vermemektedir.
İçlerinde en azgın olanları Küba'ya veya Çin'e
dönüyorlar. Zira burada «tüm uygarlık» ı, yalnız
ekonomik ve sosyal olarak değil, fakat aynı zamanda
kültürel yani insanı değiştirmek iddiasında olan bir
ihtilâl örneği olarak bulduklarını iddia ediyorlar.
Guevara'nın savaşı, sadece bir Regis Debray'nin
muhayyilesini tutuşturmamıştır. Nitekim, şimdi Daniel
Cohn-Bendit'in deyimi ile, «hayat değiştirmek» istiyen «Quartier
Lâtin» âsileri mahzundurlar.
CHARLES
LAMBROSCHINI
Yıl 1968 Cilt 25 Sayı 3-4 Sayfa: 73-78
|