BİBLİYOGRAFYA
Doçent
B. N. ESEN
Son
aylar içinde hukuk kütüphanemiz birçok yeni eserlere
daha sahip oldu. Yapılan yayınlar, umumiyetle,
fakülteler muhitinden çıkmaktadır. Birçok profesör ve
doçent arkadaşlarımız ders kitapları, muayyen bir
meseleye dair tetkikler, monografiler, risaleler ortaya
koydular. Ünversitenin verdiği bu mahsullerin yanı
başında genç hâkimlerimizin kaleme alarak kitap haline
getirdikleri tetkikler yer almaktadır. Bütün bu
yayınlara memleketimizin muhtelif yerlerinde muayyen
zamanlarda çıkarılmakta olan hukuka ait dergileri de
ilâve etmek âzımdır.
Görülüyor ki, hukuk neşriyatı bilançosu hayli
kabarıktır. Bu neticeyi millî bir hukukun yaratılmakta
olduğuna atfetmek yanlış olmaz.
Elimize
geçen muhtelif eserlerden birçoğu hususi hukuka taalûk
etmektedir. Bunların başında Profesör Hüseyin Avni
Göktürk'ün Medeni Hukuk serisinin ikinci kitabını teşkil
eden «Aile Hukuku» (Ankara-1943;Ankara Ünversitesi Hukuk
Fakültesi yayınlarından, seri II, sayı 27) adlı eseri
geliyor. Değerli arkadaşımız bu kitabı neşir alanına
çıkarmakla, medenî hukukun ayni haklar ve borçlar hukuku
kısımları hariç olmak üzere, tekmil bahisleri
tamamlanmış oluyor. Bu kere çıkarılan cildin önsözünde
şöyle denmektedir: «Bu kitap metot ve hacim bakımından
daha ziyade hukuk öğrenenleri göz önünde tutularak
hazırlanmıştır. Binaenaleyh okuyucularımız bunda ancak
kanun hükümlerini prensiplere irca edilmiş şekilde
buIacaklardır. Ne güzel gaye ve ne mesut netice! Hukuk
nazariyatında olsun, tatbikatta olsun, bütün ıstırabımız
prensipsizliktir. Medenî hukukun öğretimi başladıktan
sonra yıllarca Ünversite kürsülerine exegese zihniyeti
hâkim oldu. O yolda yürümek hukukçu kafasını bir dosya
dolabı haline sokmak olacaktı. Yerti görüş, Göktürk'ün
önsözünde ifade ettiği mülâhazadan çıkmaktadır. Hukuk
esseselerine hâkim ve nafiz olan esasların bilinmesi
bütün teferruatın kolayca kavranmasına yardım edeceği
gibi hâdiselerin ve tatbikatın genç hukukçularımızın
karşısına çıkaracağı çeşitli meselelerde zorluk
çekmemelerini de temin eder. Memleketimiz tatbik
adamlarında çürük bir düşünce görülüyor: mahkemelerden
sadır olan kararlara sistematik kitaplarda
düsturlaştırılmış bulunan prensiplerden fazla ehemmiyet
atfetmek. Mahkeme karan, içtihat haline geldiği zaman
hukuka kaynak teşkil edecek kadar büyük ehemmiyet
kazanır. Lâkin falan sulh mahkemesinin veya şu asliye
hâkiminin muayyen meselede vermiş olduğu kararın ezber
edilmesinden hafızayı boşuna yormak külfetinden başka
bir netice elde edilmez. unutmamalıdır kiı hâkimin
verdiği kararlar tesadüfi değildir. Onlar da prensiplere
ve hukuka hâkim olan âna fikirlere dayanır.
Hüseyin
Avni Göktürk, «Aile Hukuku» nda Türk Kanunu Medenîsinin
tatbiketmekte olduğu plânı gözetmiştir. Kitap üç parçaya
ayrılıyor: birinci bap, evlenme; ikinci bap, hısımlık;
üçüncü bap: vesayet.
Evlenme
bahsinde evlenmenin meydana gelmesi ve ortadan kalkması,
husule getirdiği neticeler ve karı koca mallarının tâbi
olduğu usuller yer almıştır. Hısımlık bahsinde muhtelif
nesep nevileri gözden geçirildikten sonra nesepten
tevellüdeden neticelere temas edilmekte ve nafaka, ev
reisliği, aile malları tetkik olunmaktadır. Vesayet
bahsine gelince, vesayet müessesesinin tanzim ve
teşkiline dair meseleler, vesayetin idaresine dair
esaslar ve vesayetin sona ermesi burada incelenmiştir.
Profesörün bu güzel kitabında pek çok federal mahkeme
kararı zikredilmektedir. Gönül isterdi ki Türk Temyiz
Mahkemesi içtihatlarına da yer verilmiş olsun. Bunlardan
hemen hiç bahsedilmiyor. Bu halin iki sebebi olsa
gerektir: biri, Türk Temyiz Mahkemesi'nin prensip haline
çıkarılabilecek kararlarının azlığı; diğeri de, bu
kararların muntazam ve metotlu bir surette
neşredilmemekte oluşu. Temenni edilir ki kitabın gelecek
baskısı yapılıncaya kadar bu mahzurlar ortadan kalksın
ve «Aile Hukuku» Türk içtihatları ile zenginleşmiş
olarak kütüphanelerimizdeki mevkiini alsın.
Tanınmış meslektaşımız Profesör Hıfzı Veldet on yıllık
çalışmaları mahsulü olan çok değerli bir kitap çıkardı
«Medenî Hukuk Dersleri, I umumî esaslar; İstanbul —.
1943. İstanbul Ünversitesi yayınlarından, No. 193».
Eser,
arkadaşımızın Hukuk ve İktisat Fahültesi kürsülerinden
vermiş olduğu derslerin mevtana getirildiği bir
kitaptır. Kitabın takibetmekte olduğu gayeyi müellif
şöyle hulâsa ediyor: «medenî hukuk öğrenen talebenin,
yalnız, bu hukukun müspet ifadesi olan Medeni Kanunu
öğrenmesi asla yetmez. Bilhassa birinci sınıfta talebe
medenî hukukun dört yıllık tahsil devresi içinde daima
raslayacağı mücerret mefhumların, ilk yıl içinde, bir
daha unutmamak üzere bellemeli ve bu hukukun dayandığı
temelleri hukuk tarihi ve mukayesesi bakımından
kavramalıdır.» işte! Tekmil medeni hukuk meselesi! Hâlâ
daha medenî hukuk yerine medenî kanun tâbirini
kullananlar çoktur. Sağlam bir medenî hukuk bilgisi
muayyen esaslı mefhumların etraflıca bilinmesine
vabestedir. Bu gayeyi teminen Profesör Veldet eserini
iki kısım üzerinde toplamış bulunuyor: Birinci
kısım—Hukuk ve Kanun, îkinci kısım— Haklar. Her iki
kısmı incelerken arkadaşımız en modern ve en ileri
hukuki görüşleri
gözden
uzak tutmamış ve bunlardan ilham almıştır. Meselâ,
ekonomi ve hukuk sahaları arasındaki münasebet ve
alâkaya dair olan sahif eler ve (Hukukun Oluşu)
başlığını taşıyan parçalar için hal böyledir ve bu
bahisler bilhassa zevkle okunmaktadır.
Orijinal ve dikkate değer eserini yayınladığı için Hıfzı
Veldet'i tebrik ve kendisine teşekkür etmek isteriz.
Genç
hukukçularımızdan Dr. Zahit Çandarlı «Borçlar Hukukunda
Müruru Zaman ve Buna Mütedair Temyiz Mahkemesi
Kararları» (Ankara — 1943) adı ile bir eser yayınladı.
Eser on iki paragraftan ibaret bir monografidir,
içersinde Müruru Zamanın mahiyeti, başlangıcı,
müddetleri, tatil va katı sebepleri tetkik olunmuş ve
birçok temyiz kararı nakledilmiştir. Esaslı ve dikkatli
bir çalışma mahsulü olduğu ilk nazarda görülen kitabı
okuyup bitirdiği zaman insanda matbaaya son kısmının
verilmesi unutulmuş veya tab'ı hususunda fazla istical
edilmiş bir eserin mütalâasından hâsıl olan intibaa
benzer bir duygu hâsıl oluyor. Kitap, kuruluşu
bakımından güzeldir. Yalnız, üçüncü ve dördüncü
paragraflar birinci paragraftan sonraya alınmış olsaydı
ve beşinci ve on ikinci paragraflar dokuzuncu paragrafı
takibetseydi acaba daha iyi olmazmrydı? Bir de, on
birinci paragrafı teşkil eden mahkeme kararları sadece
müruru zaman müddetlerine göre tasnife tâbi tutulmuştur.
Bunların prensiplere irca olunmak suretiyle eserin metni
içersine konulması pek faydalı oludru sanıyoruz. Yahut
da metin içersinde sırası düştükçe sondaki içtihatlara
atıflar yapılmak suretiyle eserin tatbikî değeri
artırılmalı idi. Müelliften eserinin ilerki basımları
için ve çıkaracağında şüphe etmediğimiz sair ilmî
tetkikleri için daima bir tahlilî fihrist yapmasını da
bilhassa rica ederiz. Bir eserin kullanılış kıymetini
yapan unsurlardan biri de bu fihristir.
Dr.
Zahit Çandarh'nın kitabı malzeme ve tetkik itibariyle
istifadeli ve güzel bir eserdir. Onu bilhassa Üniversite
talebesine ve hâkimlere tavsiye etmeliyiz.
«Medenî
Hukukumuzda Hükmî Şahıslar» (İstanbul — 1944) çalışkan
ve velut arkadaşımız Doçent Dr. Ferit Saymen'rn yeni
çıkardığı kitabın başlığıdır. Müellif kendi eserine
«Ders Kitabı» adını veriyor. Önsözde anlatıldığına göre
tetkik edilmiş olan meseleler iktisat Fakültesi'nin
birinci sınıfında ders olarak takrir edilmiştir. Bununla
beraber, kitabın itina ile ihzar olunmuş bir monografya
olduğunu söyleyebiliriz. Talebe ondan yalnız birinci
sınıf imtihanlarını geçirmek için değil, doktora
imtihanlarım hazırlarken de büyük ölçüde istifade
edecektir. Zira ders olarak talebeye hitabetmiş olan bu
kitap, eser şeklindeki hali ile bütün hukukçular
kütlesinin bir ihtiyacını karşılamıştır.
«Medenî
Hukukumuzda Hükmî Şahıslar» üç kışıma ayrılmıştır.
Birinci kısım hükmî şahıslara dair genel bilgiler
vermekte; ikinci kısım, cemiyetleri; üçüncü kısım ise
vakıflarla tesisleri tetkikten geçirmektedir.
Müellif, hükmî şahıslar meselesini tarih bakımından ve
tatbikat zaviyesinden vaz ve izah ettikten sonra
mahiyetlerinin izahına geçmekte ve bu baptaki muhtelif
nazariyeleri hem kısaca ve hem de pek açık olarak teşrih
etmektedir. Birinci kısmın diğer paragrafları hükmî
şahsın doğumuna, haklardan faydalanmasına onları
kullanmasına ve sona ermesine (biz ortadan kalkma
tabirini tercih ederdik) tahsis olunmuştur. İkinci
kısımda cemiyetler meselesi Türk hukuku bakımından
ortaya konduktan sonra sitemli bir surette ve cemiyetin
esaslı unsurları itibariyle tetkike tâbi tutulmuş
bulunuyor. Bu tetkik esnasında tatbikattaki hususî
Kanunlara ve mevcut şekillere ayrıca ehemmiyet
verilmiştir. Üçüncü kısım iki ayrı fasıl halinde kaleme
alınmış. Bunlardan birincisinde Vakıfa bir hayli yer
ayrılmıştır. Ferit Saymen bu mevzua dair elde mevcut
hukukî mahiyetteki yayınlardan hemen hepsini tahlilî bir
gözden geçirmeye tâbi tutmuştur. Tarihçe paragrafında
yazılanlardan fazla malûmat edinmek istiyenlerin hukuk
tarihine ve bilhassa islâm hukuk tarihine dair
kaynaklara inmeleri icabedecektir.
Eserin
son faslı Türk Kanunu Medenisine göre (tesis) ile ilgili
bulunan meselelerin tetkikine tahsis edilmiştir. Burada
arkadaşımız mevcut hukukî durumu pek veciz ve mükemmel
surette hulâsa ediyor.
Çalışmalarını daima takdir ile karşıladığımız
meslektaşımızı bu eserini hazırlamaya muvaffak olduğu
için de ayrıca ve hararetle tebrik etmek bizim için çok
zevkli bir vazifedir.
Siyasal
Bilgiler Okulundaki talebemizden Seha L. Meray «Ceza
Hukukunda Af» adı ile bir tetkik yapmış, bunu Türk Hukuk
Kurumunun talebe müsabakasına göndermiştir. Eseri,
müsabakada birinci mükâfatı kazandı. İlmî tetkik
metotlarına ve mevzuun teşrihine göre talebemizin
tetkiki emsali arasında en mükemmeli idi. O kadar
beğenildi ki, Türk Hukuk Kurumu bunun bir risale halinde
bastırılmasını da ayrıca karar altına aldı. Böylece, bu
küçük fakat değerli kitap bugün Kurum neşriyatının 13
numaralı yayını olarak ortaya çıkmış bulunuyor (Ankara —
1944).
Kitap,
dört bölümden ibarettir. Birinci bölüm affa dair toplu
malûmat vermek maksadiyle kaleme alınmıştır, ikinci
bölüm ceza hukukundaki afivlerden bahsediyor. Üçüncü
bölüm ise, netice başlığını taşımaktadır.
Kitabın
ağırlık noktası ikinci bölümde toplanmıştır. Filhakika,
bu ikinci bölüm dör kısımdır. Birinci kısım, umumî affı
ele alıyor ve buna dair meseleleri gözden geçiriyor,
ikinci kısım, hususi affa tahsis edilmiştir. Bundan
sonra üçüncü bir kısımda umumi ve hususi aflar mukayese
edilmektedir. Kitabın değerini artıran bir nokta da
sonuna bazı metinler eklenmiş oluşudur. Müellif,
muhtelif af tipleri hakkında örnekler veriyor.
Bu
çeşit eserlerin çoğalmasını temenni eder, genç ve
mükemmel talebemizi ve Türk Hukuk Kurumunu candan tebrik
ederiz.
Son
günlerde hukuk âlemi bir dergi daha kazandı. Ankara
Barosuna mensup avukatlardan bir kısım, Başşehir
adliyesi hâkimlerinden bazıları ile Ankara Hukuk
Fakültesi hocalarından bir çoğunun da iştirak ve
yardımını -temin ederek «Hukuk Dergisi» (cilt I, sayı: I
25 nisan 1944, Ankara) adı ile aylık bir mecmua
yayınlamaya başladılar. Dergi, «Bütün Türk
hukukçularının malı olmak dileği ile» çıkmakta olduğunu
söyleyor. Muhtevası itibariyle mecmua güzel bir «meslek
gazetesi» olmak yolundadır. İçersinde tatbikatçı
arkadaşların çok faydalı makaleleri var. Asım Ruacan
imzası mahkeme dereceleri hakkındaki bir yazının altım
süslemektedir. Bu mevzu aynı zamanda bir anket olarak
umuma arz edilmiştir. Cumhuriyet Müddeiumumi
Mavinlerinden Zihni Betil müddeiumuminin temyiz
salâhiyetine dair bir yazı kaleme almıştır, iki değerli
hâkimimiz de çok alâka verici ve güzel bir konuyu ele
alıyorlar. Tatbikatın muttasıl meşgul olduğu bu mesele
kira ve tahliye işleridir. Nezahet Göreli tahliyede
ihtarın ehemmiyetinden ve Ümran öktem ise Milİî Korunma
Kanunu ışığı altında tahliye meselelerine temas
ediyorlar. Derginin sonunda bazı içtihatlar da yer
almıştır.
Gerek
çapı ve gerekse ihtiva ettiği mevzular bu dergiyi büyük
ihtisas dergileri sınıfına değil de meslek dergileri
sınıfına ithal etmemizi emrediyor. Müteşebbislerden de
bu yolda gayret sarf etmelerini rica edeceğiz. Dergiyi
meselâ, Paris Adliyesinin çıkardığı meşhur «Gazette du
Palais» şekline sokmak, haftalık veya on beş günlük bir
eser halnie getirmek ve ilk derece mahkeme kararlarına
çok geniş yer vermek suretiyle her sayıda sadece bir
makale ile iktifa etmek acaba daha iyi olmazını?
Gittikçe mükemelleşeceğine şüphemiz olmıyan bu yeni
teşebbüs, ilk adımı atanları geniş hüsniyetiyle ve
mesleğe hizmet etmek gayeleri sayesinde adliye muhitinin
ihtiyaçlarını karşılıyacak bir hale gelmekte
gecikmiyecektir. «Hukuk Dergisi» ne uzun ömürler ve
daimî muvaffakiyetler dileriz.
Yıl 1943 Cilt 1 Sayı 3
Sayfa 459-464
|