Bu
tarihi kararı herkes bir kenara yazsın. Ve tarih
düşüyorum:
3
Eylül 2008…
Fikret Otyam
Kuşadası’nda sanat düzenleme sevdalısı
bir sanatçı da yaşar, adını sorarsanız söyleyeyim:
“Selim”.
Prof.Dr. Bülent Nuri Esen, eşsiz hukuk
adamı/hocası/Doğrucu Davut’un ta kendisi/can dostum ve
sevenim. Ankara Atatürk Bulvarı Yener Apartmanı 2.Kat,
Cumhuriyet Gazetesi Bürosu’na pat diye girer, o davudi
sesiyle kocaman bir “merhaba” çeker, “hazırola” geçeriz.
İçim ışılar, çalışmaların başlayacağı
öğle saatidir. O gür sesiyle gazetenin Ankara Temsilcisi
sevgili Kemal Aydar’a, bizim “Kemal ağabeyimize”
seslenir:
“Kemaaal, bu çocuğa izin veriyorsun
değil mi?”
O çocuk, bu satırların yazarı. İstanbul
gazetecisi olup 2 ekim 1962 tarihinde o büroda beraber
işe başladığımız ve 1979 yılında birlikte ayrıldığımız
şef “Kemal ağabey” gülerek “Emrin olur hocam” der,
başıyla işaret eder gitmem için. Bilir nereye
gideceğimizi, İzmir caddesinde Karadeniz lokantasına…
Lokanta çalışanları sıraya dizilir, hocaya bir saygı,
bir muhabbet, sevgili Orhan Kemal dostumun köy
romanlarında sık sık kullandığı tümceyle “Dililen tarifi
gayrı mümkünatsız!”
Patron el pençe divan, buyruk bekler.
Hoca ya, burada da ders verir patrona, çalışanlara,
“adab-ı muaşeret” dersi gibilerine…
Sofra “hoca”nın usulüne/adabına göre
düzülmüştür “öğle demlenmemiz” için. Salata geldi, çatal
sokmaya kıyamazsınız, resmi yapılır, Hoca baktı bağırdı:
“Buraya gelin…” koşuştular, suçluların telaşı içinde,
patron dahil! Hoca salatayı göstererek bağırdı:
“Ulan bu ne? Ben inek miyim ulan?
Kaldırın şunu!”
Acele kaldırıldı, iki üç dakika sonra
sofrada yerini aldı, bu sefer metal kapta değil, kocaman
bir cam kaptaydı. Hoca, bir “aferin” çekti. “Bundan
sonra o metal kaplarda kimseye ikram yok, bir daha
gözüm/gözünüz görmesin.” Bir daha da gören olmadı…
12
Mart’ta Esen Hoca da Gözaltında!
“12 Mart” zulmünden hocaların hocası
Prof.Dr. Bülent Nuri Esen de nasibini aldı “içeri
tıktılar!”
Nihat Erim Başbakan. Hoca haber salar:
“Söyleyin ona, burada banyo yapacak yer
yok, olur mu böyle şey, sıkıyönetimcilere söylesin acele
yapsınlar!”
Duş sistemi yapıldı!
Kafa temizliği kadar beden temizliğine
de düşkün hoca, evinde banyo yaparken ayağı kaydı ve…
Özel olarak izin verdiler, giyindirip
kuşandırdılar, artık yanındayım yoğun bakımda, o güzel
insan o koca odada bir başına boydak, yığınla alete,
hortumlara, yanıp sönen cihazlara bağlı, gözleri kapalı.
“Bülent hoca, Bülent hoca bak bak ben geldim, gözlerini
bi aç.”
Duymadı, açamadı ve sonra akıl almaz bir
kalabalıkla bir gün tabutunu yüklendik!
Kemal Aydar’la aynı gün emekli olarak
ayrıldık gazeteden 1979’da, O Ankara’da kaldı bu can,
adı da güzel Gazipaşa ilçesine Antalya’nın.
Yeni bir dünya kuruldu yerimizi aldık.
Aydar, Halkçı Parti’nin kurucuları arasında. Seçim için
yollara düşen şimdi Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın
Yönetmeni Sedat Ergin o tarihte Cumhuriyet çalışanı,
Gazipaşa’ya geldi, “ağabey” dedi, “Kemal ağabeyin emrini
bildiriyorum, parti kontenjanından Antalya’dan liste
başı. Bavullarını hazırlasınlar!”
Yeni dünyamızı terk etmedik, bir gün
kapıda bir araba, Halkçı Parti Gazipaşa İlçe Başkanı
arkadaş ve sevdiğim bir insan, Prof.Dr. Aydın Güven
Gürkan. Sarıldık, sesi kısılmış iyice. Filiz hemen
tedaviye aldı doğadan topladığı bitkilerle, tohumlarıyla
gargaralar ve sıcak sıcak içilenlerle. Hoca, Halkçı
Parti Merkez Kontenjanı’ndan Antalya’da liste başı. Ve
seçim sonu Gürkan Hoca Parlamentoda ne kadar güzel/ne
kadar yararlı işler yaptı.
“Kemal ağabey” (Aydar), Antalya Halkçı
Parti eski milletvekili Aydın Güven Gürkan sizleri her
zaman ki gibi sevgiyle, saygıyla, özlemle ve rahmetle
anıyorum.
Bir
Oğul
Yazımın başında Kuşadası’nda yaşayan
sanatçı, sanatsever dediğim Selim, Prof.Dr. Bülent Nuri
Esen’in vefalı oğludur.
4.Kuşadası Öykü ve Şiir Günleri/05-07
Eylül 2007” yazılı bir çağrıdır gelen. Gidilmez olur mu?
Ülkemizin dünyada yüz akı değerli, övünç
veren bir evlat Fazıl Say’ın, edebiyat ve düşün
dünyamızda ve müzik yazılarında yüz akı baba bin yıllık
kadim dost Ahmet Say, sol düşüncenin ünlü kişilerinden
bunun acısı/çilesini genç yaşlarda mapus damlarında da
çektirilen sahne sanatçısı ve yazar yine bin yıllık
dostlardan Kemal Bekir Manav, yine ışıklarımından emekli
öğretmen Alevi/Bektaşi inanç ve kültürünün/düşününün
yetkili ve etkili erbab-ı kalemlerinden aynı zamanda
“demtaşım” yıllar yılının dostu, tanışım Vecihi
Timuroğlu canın ve nice sevdiklerimizin “içtima
ettikleri” şiir ve öykü günlerinde, bunları sağlayan bir
insan da tanıdık, Kuşadası Belediye Başkanı gepegenç bir
adam Fuat Akdoğan, Yalansız dolansız sözleri ve
davranışlarıyla bizleri şaşırtan bir Belediye Başkanı,
n’apalım AKP’li olduysa, varsın olsun dedik, uygar insan
olarak.
Yeniden buluşmak umut ve dileğiyle
sarılarak ayrıldık birbirimizden.
Gerçeğe Hü.
(…)
İşbu
yazıyı yüce Allahın izni, Peygamber efendimizin
kavliyle, 15 Eylül 2008 tarihinde, Antalya Toroslar
Beydağları Geyikbayırı Köyünde yazdım, tarih düşüyorum.
|