ANAYASAL YURTTAŞLIK ve TOPRAĞIN KOKUSU
Hamit Geylani: Av., Hakkari milletvekili
Bütün
etnik ve kültürel farklılıklar bir alt kimlik olarak
“Türkiye üst kimliğinde” birleştirilmelidir. Devlet de
küçültülmüş bir teknik aygıt olarak özgür yurttaşın
emrinde olmalıdır.
Yurttaşlık, devletle birey arasında hukuksal bir aidiyet
ilişkisi olarak tanımlanabilir. Ancak bu çağcıl hukukun
temelinde, bireysel ve ihtiyaç oranında grupsal haklara
sahip olma, ekonomik olanaklardan eşit ve özgürce
yararlanma, devlet yönetiminin her kademesine kendi
kimliği ile katılma, temsil etme-edilme, kültürel
çoğulculuk hakkını (dil, din, etnik, cins vs.) özgürce
kullanma, siyaset ve sosyal alanda örgütlenme, yönetime
gelme, gibi kriterler olmalıdır.
Çok kültürlülüğün dışlandığı toplumlarda, egemen ulus
bireyleri ve özellikle egemen olanlar asıl (beyaz)
yurttaş, diğerleri ikinci sınıf üvey (siyah)
yurttaşlardır. Gerçek vatandaşlık-yurtseverlik ve onun
bilinci, demokratik hukukla olanaklıdır. Bu anlayış
temelinde, “hürriyet” âşığı rahmetli hocam Prof. Dr.
Bülent Nuri Esen, altını çizerek derdi ki: “Vatan
kavramından hukuk çıkarılırsa, kupkuru toprak kalır.”
Onun için vatanın hali pürmelâli! Hukukun silindiği
coğrafyamızda süren şiddet ve çatışma ikliminin
fırtınalı esintisiyle ekolojik denge alabora oldu. Çünkü
dağlar, vadiler bombalandı. Sular zehirlendi. Hardal vb.
gazlar, canlı neslini tüketti. Vatan toprağı özgür
yaşamın doğası ile kurudu. Kan kokan toprakta bitki
yeşermez. Hiçbir canlı da yaşayamaz. Toprak kokusunun
hasretini bilen bilir!
(…)
|