ANAYASAL YURTTAŞLIK ve TOPRAĞIN KOKUSU[1]

Hamit Geylani: Av., Hakkari milletvekili

 

Bütün etnik ve kültürel farklılıklar bir alt kimlik olarak

“Türkiye üst kimliğinde” birleştirilmelidir. Devlet de

küçültülmüş bir teknik aygıt olarak özgür yurttaşın

emrinde olmalıdır.

 
 

Yurttaşlık, devletle birey arasında hukuksal bir aidiyet ilişkisi olarak tanımlanabilir. Ancak bu çağcıl hukukun temelinde, bireysel ve ihtiyaç oranında grupsal haklara sahip olma, ekonomik olanaklardan eşit ve özgürce yararlanma, devlet yönetiminin her kademesine kendi kimliği ile katılma, temsil etme-edilme, kültürel çoğulculuk hakkını (dil, din, etnik, cins vs.) özgürce kullanma, siyaset ve sosyal alanda örgütlenme, yönetime gelme, gibi kriterler olmalıdır.

Çok kültürlülüğün dışlandığı toplumlarda, egemen ulus bireyleri ve özellikle egemen olanlar asıl (beyaz) yurttaş, diğerleri ikinci sınıf üvey (siyah) yurttaşlardır. Gerçek vatandaşlık-yurtseverlik ve onun bilinci, demokratik hukukla olanaklıdır. Bu anlayış temelinde, “hürriyet” âşığı rahmetli hocam Prof. Dr. Bülent Nuri Esen, altını çizerek derdi ki: “Vatan kavramından hukuk çıkarılırsa, kupkuru toprak kalır.” Onun için vatanın hali pürmelâli! Hukukun silindiği coğrafyamızda süren şiddet ve çatışma ikliminin fırtınalı esintisiyle ekolojik denge alabora oldu. Çünkü dağlar, vadiler bombalandı. Sular zehirlendi. Hardal vb. gazlar, canlı neslini tüketti. Vatan toprağı özgür yaşamın doğası ile kurudu. Kan kokan toprakta bitki yeşermez. Hiçbir canlı da yaşayamaz. Toprak kokusunun hasretini bilen bilir!

(…)
 

[1] Radikal internet baskısı, 23.09.2007

 
 
• site danışmanı:asia minor marketing communications