Mutlu bir
yıldönümü
LOZAN
Bir milletin hak fikri, onun mensuplarında şahsa hürmet
ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil
eder.
Yazan:Bülent
Nuri ESEN
İsviçre’nin önemli bir adalet şehri olan Lozan 24 Temmuz
1923’de tarihine ün katan bir törene sahne oldu: Barış
kurultayına gönderilmiş bulunan Türk elçileri başlarında
Edirne mebusu, Hariciye Vekili İsmet Paşa olduğu halde
Lozan antlaşmasını imzaladılar.
Bir yanda “yedi düvel”, bir yanda da biz vardık.
Günler gelip geçti. Biz “zaferlerimizle mağrur” olmadık.
Durmadan çalıştık. Bugün dünyaya dal budak salan afet
bizi çarkları arasına alamıyorsa bunu milletçe namuskâr
ve faziletli yaşayışımıza, antlaşmalarımıza
bağlılığımıza, Türklük şuurumuzdaki beraberliğe
borçluyuz.
On
dokuz yıl, onu geçmiş zaman diye seyrettiğimiz vakit ne
kadar uzak görünüyor. Mesafenin uzun sanılması
yaptığımız işlerin, başardığımız devrimlerin başka
Miletler ölçüsünde asırlık oluşundandır. Böyle olmasa
idi, 24 Temmuz Türk ulusal hayatında bir tarih günü diye
anılmaz ve kutlanmazdı.
Her milletin hayatında tarihini işaretleyen takvim
yaprakları vardır. Halk bunları koparıp kendi inanışları
âlemindeki kutsal yere asar. Ve sonra, dünyanın güneşi
her dolanışında o da kendini hatıranın heyecanı içine
bırakır. Geçmişteki başarıyı anmak yarına daha iyi
hazırlanma kudretini aşılar. Millet cesareti ve millet
gururu köklerini tarihin büyük günlerine salmışlardır.
Kökü besleyen toprak ne kadar sağlam ve bereketli ise
milletçe çalışma kabiliyeti ve topluluk şuuru da o kadar
verimli ve yüksek olur.
24
Temmuz günü bütün bu özellikleri gösterir.
Lakin, bu kadarla kalmaz. Onda millet hayatının yalnız
bir cephesi saklı değildir. Bu tarih millet hayatının
çeşitli cephelerini kucaklamıştır. Milletin ekonomik,
sosyal ve hukuk varlıklarında, kültür durumunda en büyük
ve en feyizli evrimlerin ilerlemelerin başlangıcı,
hareket noktası olmuştur.
Bu
derece geniş tesirleri haiz bir olayın bilhassa
gösterdiği vasıf hukukidir, denebilir. Bunun içindir ki
24 Temmuza “Lozan günü” dendiği gibi “hukuk günü” adı da
veriliyor.
Lozan antlaşması ile Türk hukuk hayatında baştanbaşa bir
değişme meydana geldi. Bu değişmeyi antlaşma değil, biz
yaptık. Antlaşma, yenileşme kararımızı göstermek
bakımından önemlidir.
Büyük devletler Türk milli benliğinde saklı kuvvetleri
aşağı yukarı tahmin etmiyor değillerdi. Ancak, bu
kuvvetlerin ne yapısını bilebiliyorlar ve ne de ölçüsünü
takdir edebiliyorlardı. Osmanlı İmparatorluğunu yıkmış
olan çeşitli sebepleri dolambaçlı çarelerle yaşatmak
emelini gizliyen (kendi vatandaşlarına adalet teminatı
sağlamak endişesi) suretiyle iddialar ortaya attılar.
Onlara bugünkü samimiyetimizin sıcaklığı ile garp medeni
milletleri seviyesine yükselmiş bir kültür hayatını
yaşamak kararında olduğumuzu bildirdik.
On
dokuz yılda kaydettiğimiz ilerlemeler ve tırmandığımız
basamakların sayısı sözümüzün eri olduğumuzu bir daha
ispat etti. Bugün birbirleriyle vuruşmakta olan
milletlerle dostluğumuzun sırlarından biri de buradadır.
24
Temmuzun hukuk hayatımızda açtığı alanları devlete
şeklini ve kuruluşunu veren hukuk düşünüşünden gündelik
yaşayışımızı düzenliyen büyük kanunlara kadar olan
tekmil yenilikler diye gösterebiliriz.
Bir halk ve hukuk devleti yaratmak azmimizi Lozan’da
bütün cihana haykırdık. Gene orada memleketimiz adalet
mekanizmasına yeni bir yapı vermek kararımızı belirttik.
Bugünkü Türk hâkimi Lozan’ın kendisine aşıladığı ruhla
adalet işini görüyor. Kafasını kaplıyan hak düşüncesi
Lozan’dan önce bu memleket hukuk adamlarında görülen bir
hak düşüncesi değildir. Eski zihniyet, menfaatleri hak
tanımak yolunda yürüyordu. Bugünkü hukuk görüşümüzde
haklar menfaat teşkil ederler. Lakin her menfaat, hak
meydana getirmez. Eski düşünüş, menfaatte hak gördüğü
için ferdin menfaatini topluluğun hakkına feda etmekten
çekiniyordu. Lozan’ın açtığı hukuk yenileşmesi devri
halk diline kadar geçen “birimiz hepimiz için” fikrini
yerleştirdi.
Bir milletin hak fikri onun mensuplarında şahsa hürmet
ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil
eder. Bu temelin sağlamlığı milletlerin hakka
bağlılığından ve adalet duygusunun temizliğinden çıkar.
“Lozan zaferi” bu bağlılığı ve bu duyguyu dünyaya izhar
edişimizin ifadesi ve delilidir. Büyük bir millet layık
olduğu halde kendisinden esirgenmiş olan saygıyı
Lozan’da tekrar kendi gücü ile kazandı. Ne kadar övünsek
az, ne kadar kıskansalar yeridir.
|