Mutlu bir yıldönümü[1]

LOZAN

Bir milletin hak fikri, onun mensuplarında şahsa hürmet
ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil eder.

Yazan:Bülent Nuri ESEN
 

            İsviçre’nin önemli bir adalet şehri olan Lozan 24 Temmuz 1923’de tarihine ün katan bir törene sahne oldu: Barış kurultayına gönderilmiş bulunan Türk elçileri başlarında Edirne mebusu, Hariciye Vekili İsmet Paşa olduğu halde Lozan antlaşmasını imzaladılar.

            Bir yanda “yedi düvel”, bir yanda da biz vardık.

            Günler gelip geçti. Biz “zaferlerimizle mağrur” olmadık. Durmadan çalıştık. Bugün dünyaya dal budak salan afet bizi çarkları arasına alamıyorsa bunu milletçe namuskâr ve faziletli yaşayışımıza, antlaşmalarımıza bağlılığımıza, Türklük şuurumuzdaki beraberliğe borçluyuz.

            On dokuz yıl, onu geçmiş zaman diye seyrettiğimiz vakit ne kadar uzak görünüyor. Mesafenin uzun sanılması yaptığımız işlerin, başardığımız devrimlerin başka Miletler ölçüsünde asırlık oluşundandır. Böyle olmasa idi, 24 Temmuz Türk ulusal hayatında bir tarih günü diye anılmaz ve kutlanmazdı.

            Her milletin hayatında tarihini işaretleyen takvim yaprakları vardır. Halk bunları koparıp kendi inanışları âlemindeki kutsal yere asar. Ve sonra, dünyanın güneşi her dolanışında o da kendini hatıranın heyecanı içine bırakır. Geçmişteki başarıyı anmak yarına daha iyi hazırlanma kudretini aşılar. Millet cesareti ve millet gururu köklerini tarihin büyük günlerine salmışlardır. Kökü besleyen toprak ne kadar sağlam ve bereketli ise milletçe çalışma kabiliyeti ve topluluk şuuru da o kadar verimli ve yüksek olur.

            24 Temmuz günü bütün bu özellikleri gösterir.

            Lakin, bu kadarla kalmaz. Onda millet hayatının yalnız bir cephesi saklı değildir. Bu tarih millet hayatının çeşitli cephelerini kucaklamıştır. Milletin ekonomik, sosyal ve hukuk varlıklarında, kültür durumunda en büyük ve en feyizli evrimlerin ilerlemelerin başlangıcı, hareket noktası olmuştur.

            Bu derece geniş tesirleri haiz bir olayın bilhassa gösterdiği vasıf hukukidir, denebilir. Bunun içindir ki 24 Temmuza “Lozan günü” dendiği gibi “hukuk günü” adı da veriliyor.

            Lozan antlaşması ile Türk hukuk hayatında baştanbaşa bir değişme meydana geldi. Bu değişmeyi antlaşma değil, biz yaptık. Antlaşma, yenileşme kararımızı göstermek bakımından önemlidir.

            Büyük devletler Türk milli benliğinde saklı kuvvetleri aşağı yukarı tahmin etmiyor değillerdi. Ancak, bu kuvvetlerin ne yapısını bilebiliyorlar ve ne de ölçüsünü takdir edebiliyorlardı. Osmanlı İmparatorluğunu yıkmış olan çeşitli sebepleri dolambaçlı çarelerle yaşatmak emelini gizliyen (kendi vatandaşlarına adalet teminatı sağlamak endişesi) suretiyle iddialar ortaya attılar. Onlara bugünkü samimiyetimizin sıcaklığı ile garp medeni milletleri seviyesine yükselmiş bir kültür hayatını yaşamak kararında olduğumuzu bildirdik.

            On dokuz yılda kaydettiğimiz ilerlemeler ve tırmandığımız basamakların sayısı sözümüzün eri olduğumuzu bir daha ispat etti. Bugün birbirleriyle vuruşmakta olan milletlerle dostluğumuzun sırlarından biri de buradadır.

            24 Temmuzun hukuk hayatımızda açtığı alanları devlete şeklini ve kuruluşunu veren hukuk düşünüşünden gündelik yaşayışımızı düzenliyen büyük kanunlara kadar olan tekmil yenilikler diye gösterebiliriz.

            Bir halk ve hukuk devleti yaratmak azmimizi Lozan’da bütün cihana haykırdık. Gene orada memleketimiz adalet mekanizmasına yeni bir yapı vermek kararımızı belirttik. Bugünkü Türk hâkimi Lozan’ın kendisine aşıladığı ruhla adalet işini görüyor. Kafasını kaplıyan hak düşüncesi Lozan’dan önce bu memleket hukuk adamlarında görülen bir hak düşüncesi değildir. Eski zihniyet, menfaatleri hak tanımak yolunda yürüyordu. Bugünkü hukuk görüşümüzde haklar menfaat teşkil ederler. Lakin her menfaat, hak meydana getirmez. Eski düşünüş, menfaatte hak gördüğü için ferdin menfaatini topluluğun hakkına feda etmekten çekiniyordu. Lozan’ın açtığı hukuk yenileşmesi devri halk diline kadar geçen “birimiz hepimiz için” fikrini yerleştirdi.

            Bir milletin hak fikri onun mensuplarında şahsa hürmet ve millet halinde yaşamak iradesinin temelini teşkil eder. Bu temelin sağlamlığı milletlerin hakka bağlılığından ve adalet duygusunun temizliğinden çıkar. “Lozan zaferi” bu bağlılığı ve bu duyguyu dünyaya izhar edişimizin ifadesi ve delilidir. Büyük bir millet layık olduğu halde kendisinden esirgenmiş olan saygıyı Lozan’da tekrar kendi gücü ile kazandı. Ne kadar övünsek az, ne kadar kıskansalar yeridir.  

 

[1] Ulus Gazetesi, 24.07.1942.

 
 
• site danışmanı:asia minor marketing communications