Bir teşebbüs dolayısiyle: [1]

BİLGİNİN ZAFERİ
Bülent Nuri ESEN

                Kültür hayatımız son zamanlardaki canlı hamlelerle yeni enerjiler, taze kuvvetler kazanıyor. Türk basını bu hamleleri halkımıza haber vermektedir. Yapılan işlerin hepsi yapılması gereken işlerdi. Memleketi ilgilendiren her iş için de aynı şeyler söylenebilir. Zira ortada kültür işi, ekonomi işi diye belli bir şekilde ayrılması icap eden meseleler olmamalıdır, denebilir. Ortada memleket işi vardır… Her memleket işi de aynı safta, aynı önemde telakki olunmalıdır.

                Bu düşünüş haklı bir düşünüştür. Ancak, bazı teşebbüsler vardır ki bunlar gerek mahiyetleri itibariyle ve gerekse doğuracakları neticeler bakımından milli hayatı yeni ve uğurlu yollara sokacak önemdedirler. Maarif Vekâletimizin Ankara Üniversitesinin Hukuk Fakültesi hakkında verdiği bir karar da bunlardandır.

                Geçen kış mevsimi Türk Hukuk Kurumu hukuk ve iktisat serbest kürsüsü adı ile bir teşebbüse girişti. Bununla güdülen gaye ilim zevk ve ihtiyacını halkta kamçılamaktı. Netice hiç kimsenin kafasından geçirmediği kadar gurur ve emniyet verici olmuştur. Halkımız bilgiye ne kadar susamış olduğunu Dil Fakültesindeki ders salonunu aylarca doldurmakla ispat etti.

                Türk Hukuk Kurumu gibi umumi menfaatlere hizmet eden bir cemiyet tarafından elde edilen bu muvaffakiyet şimdi amme hizmetleri seviyesine yükselmiş olarak karşımıza çıkıyor. “Ulus” ta birkaç defa verilen bu haber şudur: Hukuk Fakültesinde hukuka hazırlayıcı dersler tertip olunmuştur ve bu derslere herkes devam edebilecektir.

                Her teşebbüs bir ihtiyacı karşılayabildiği ölçüde kıymet ifade eder. Hazırlayıcı derslerin bu bakımdan değerleri, ölçülemiyecek kadar yüksektir. Filhakika, liseyi bitirdikten sonra üniversiteye gelen talebe birçok ilim güçlükleri ile karşılaşmaktadır. Evvela, kendisini yeni bir alemde ve yabancı tedris usulleriyle karşı karşıya bulur. Bunun adına isterseniz (Üniversite heyecanı) diyelim. Tıpkı mesleğe yeni katılan sahne sanatkârlarının uğradıkları (trac) cinsinden bir şey… Şüphe yok ki, bu ruh haletinden fakültenin açıldığı günden sonraki günlerde hemen kurtulanlar çokluğu teşkil ederler. Ancak, kurtulamayıp uzunca müddet yabancılık duymakta devam edenler de eksik olmaz.

                Talebe ruh haletine dokunan bu noktanın yanı başında ilim metodlarına ait güçlükler de baş gösterir. Fakülte kürsüsüne çıkan hoca ilmi şahsiyet ve hüviyetini muhafaza eden bir insandır. Lisede olduğu gibi muayyen bir kitaba ve belli bir klasik tedris tarzına göre ders vermez. Onun, ders programına sadık kalarak kendine göre çizdiği bir planı vardır. Buna uygun olarak yaptığı izahlar hiçbir kitabın sayfaları arasında bulunmıyabilir. Üniversite tahsilinde esaslı bir dava vardır: İlim yapmak. Talebenin sınıf geçmesi ve imtihanları başarabilmesi bu davanın tahakkukunda oynadığı role göredir. Fakültelerde hoca yalnız verdiği dersi almak istemez. Verdiğinden fazlasını ister. Bunun içindir ki derslerinde talebesini kendi kendilerine yapmak sorunda kalacakları araştırmalara sevkeder.

                Bütün bunlara mevzu yabancılığını ve hele genç kulakların alışık olmadıkları tabir ve istilahların ortaya çıkardığı güçlükleri de ilave edelim. Görürüz ki, elimize verilen memleket çocuklarını bunların bir kısmından olsun kurtarmak lazımdır. İşte hazırlayıcı dersler bu gerekliği karşılayacaklardır.

                Ayın birinde başlayıp yirmisinde bitecek olan derslerin mevzuları hep hukuk bilgisine alıştırıcı mevzulardır. Bunları dinlemekle müstakbel üniversiteli yarın karşılaşması muhtemel olan zorlukları yenmek imkânlarına malik olacaktır.

                Maarif Vekâletimizce girişilen teşebbüsün kısaca yazdıklarımızdan başka umumi kültürü alakadar eden geniş bir önemi daha vardır. O da, Cebeci’de başlıyacak olan derslerin halktan isteyene de açık bulundurulmasıdır. Bununla Üniversitemiz umumi kültüre ait büyük milli davaya hizmet edecektir. Filhakika, kapılarını halka açık bulundurmakla Hukuk Fakültesi (bilgi) yi akademik hüviyeti ile kütleye arzetmiş olacaktır. Halka bu imkânı verirken, ilim, haysiyetinden bir şey kaybetmiş değildir. Zira, yapılacak iş, onu avamlaştırmak değil, sadece basitleştirmek ve elden geldiği kadar hukuk meselelerini orta vatandaşın anlıyacağı dil ile deşmektir.

                Bu teşebbüs, milli davalarımızın en ehemiyetlilerinden birini başarma yoluna sokmuştur. İhtilalci Danton’un sözünü unutmuyoruz: “Bir memlekete ekmekten sonra en lüzumlu madde maariftir.” Hatta biz diyoruz ki: Türkiye’mize ekmekten de lüzumlu madde maariftir. Bu lüzumu anladığımızı ve tahakkuk ettirmek azminde bulunduğumuzu isbat eden en canlı delil, genç Ankara üniversitesinin kucağını halka açmasıdır.  

[1] Ulus Gazetesi, 29.09.1941.

 
 
• site danışmanı:asia minor marketing communications