Bir teşebbüs dolayısiyle:
BİLGİNİN ZAFERİ
Bülent Nuri ESEN
Kültür hayatımız son zamanlardaki canlı
hamlelerle yeni enerjiler, taze kuvvetler kazanıyor.
Türk basını bu hamleleri halkımıza haber vermektedir.
Yapılan işlerin hepsi yapılması gereken işlerdi.
Memleketi ilgilendiren her iş için de aynı şeyler
söylenebilir. Zira ortada kültür işi, ekonomi işi diye
belli bir şekilde ayrılması icap eden meseleler
olmamalıdır, denebilir. Ortada memleket işi vardır… Her
memleket işi de aynı safta, aynı önemde telakki
olunmalıdır.
Bu düşünüş haklı bir düşünüştür. Ancak,
bazı teşebbüsler vardır ki bunlar gerek mahiyetleri
itibariyle ve gerekse doğuracakları neticeler bakımından
milli hayatı yeni ve uğurlu yollara sokacak
önemdedirler. Maarif Vekâletimizin Ankara
Üniversitesinin Hukuk Fakültesi hakkında verdiği bir
karar da bunlardandır.
Geçen kış mevsimi Türk Hukuk Kurumu
hukuk ve iktisat serbest kürsüsü adı ile bir teşebbüse
girişti. Bununla güdülen gaye ilim zevk ve ihtiyacını
halkta kamçılamaktı. Netice hiç kimsenin kafasından
geçirmediği kadar gurur ve emniyet verici olmuştur.
Halkımız bilgiye ne kadar susamış olduğunu Dil
Fakültesindeki ders salonunu aylarca doldurmakla ispat
etti.
Türk Hukuk Kurumu gibi umumi menfaatlere
hizmet eden bir cemiyet tarafından elde edilen bu
muvaffakiyet şimdi amme hizmetleri seviyesine yükselmiş
olarak karşımıza çıkıyor. “Ulus” ta birkaç defa verilen
bu haber şudur: Hukuk Fakültesinde hukuka hazırlayıcı
dersler tertip olunmuştur ve bu derslere herkes devam
edebilecektir.
Her teşebbüs bir ihtiyacı
karşılayabildiği ölçüde kıymet ifade eder. Hazırlayıcı
derslerin bu bakımdan değerleri, ölçülemiyecek kadar
yüksektir. Filhakika, liseyi bitirdikten sonra
üniversiteye gelen talebe birçok ilim güçlükleri ile
karşılaşmaktadır. Evvela, kendisini yeni bir alemde ve
yabancı tedris usulleriyle karşı karşıya bulur. Bunun
adına isterseniz (Üniversite heyecanı) diyelim. Tıpkı
mesleğe yeni katılan sahne sanatkârlarının uğradıkları (trac)
cinsinden bir şey… Şüphe yok ki, bu ruh haletinden
fakültenin açıldığı günden sonraki günlerde hemen
kurtulanlar çokluğu teşkil ederler. Ancak, kurtulamayıp
uzunca müddet yabancılık duymakta devam edenler de eksik
olmaz.
Talebe ruh haletine dokunan bu noktanın
yanı başında ilim metodlarına ait güçlükler de baş
gösterir. Fakülte kürsüsüne çıkan hoca ilmi şahsiyet ve
hüviyetini muhafaza eden bir insandır. Lisede olduğu
gibi muayyen bir kitaba ve belli bir klasik tedris
tarzına göre ders vermez. Onun, ders programına sadık
kalarak kendine göre çizdiği bir planı vardır. Buna
uygun olarak yaptığı izahlar hiçbir kitabın sayfaları
arasında bulunmıyabilir. Üniversite tahsilinde esaslı
bir dava vardır: İlim yapmak. Talebenin sınıf geçmesi ve
imtihanları başarabilmesi bu davanın tahakkukunda
oynadığı role göredir. Fakültelerde hoca yalnız verdiği
dersi almak istemez. Verdiğinden fazlasını ister. Bunun
içindir ki derslerinde talebesini kendi kendilerine
yapmak sorunda kalacakları araştırmalara sevkeder.
Bütün bunlara mevzu yabancılığını ve
hele genç kulakların alışık olmadıkları tabir ve
istilahların ortaya çıkardığı güçlükleri de ilave
edelim. Görürüz ki, elimize verilen memleket çocuklarını
bunların bir kısmından olsun kurtarmak lazımdır. İşte
hazırlayıcı dersler bu gerekliği karşılayacaklardır.
Ayın birinde başlayıp yirmisinde bitecek
olan derslerin mevzuları hep hukuk bilgisine alıştırıcı
mevzulardır. Bunları dinlemekle müstakbel üniversiteli
yarın karşılaşması muhtemel olan zorlukları yenmek
imkânlarına malik olacaktır.
Maarif Vekâletimizce girişilen
teşebbüsün kısaca yazdıklarımızdan başka umumi kültürü
alakadar eden geniş bir önemi daha vardır. O da,
Cebeci’de başlıyacak olan derslerin halktan isteyene de
açık bulundurulmasıdır. Bununla Üniversitemiz umumi
kültüre ait büyük milli davaya hizmet edecektir.
Filhakika, kapılarını halka açık bulundurmakla Hukuk
Fakültesi (bilgi) yi akademik hüviyeti ile kütleye
arzetmiş olacaktır. Halka bu imkânı verirken, ilim,
haysiyetinden bir şey kaybetmiş değildir. Zira,
yapılacak iş, onu avamlaştırmak değil, sadece
basitleştirmek ve elden geldiği kadar hukuk meselelerini
orta vatandaşın anlıyacağı dil ile deşmektir.
Bu teşebbüs, milli davalarımızın en
ehemiyetlilerinden birini başarma yoluna sokmuştur.
İhtilalci Danton’un sözünü unutmuyoruz: “Bir memlekete
ekmekten sonra en lüzumlu madde maariftir.” Hatta biz
diyoruz ki: Türkiye’mize ekmekten de lüzumlu madde
maariftir. Bu lüzumu anladığımızı ve tahakkuk ettirmek
azminde bulunduğumuzu isbat eden en canlı delil, genç
Ankara
üniversitesinin kucağını
halka açmasıdır.
|